Yeni İstiklal harbi!


Bu ülkede iktidar sahibi olanların ortak noktasının "zafiyet ve vurdumduymazlık" olduğunu söyleyebilirim. Gaziantep' de aczi-mendi tarikatı açılacak, bu da yetmiyormuş gibi kadir-isiydi, men-ziliydi bir sürü tarikat ortalıkta gezecek ve devlet olarak buna göz yumacaksınız. Bir de bunları Suriye'deki iç savaşa gönderip, palazlanmalarına yol açacaksınız, ondan sonra kalkıp "yeni bir istiklal mücadelesi veriyoruz" diyeceksiniz...
Ortaköy saldırısı da yılbaşından günler önce başladı. Kimi televizyon kanalları, kimi gazeteler, kimi İnternet siteleri yılbaşı karşıtı kampanya yaptı. Neredeyse geçen sene yılbaşında masanın üstüne çıkıp oynayan adamlar bile nedense bu yıl yılbaşı karşıtı kesildi...
Bir turizm, ticaret ve kültür ülkesi iken, iş yerinin yakınında bomba patlayan insanlara bile geçmiş olsuna giden vurdumduymaz bir ziyaretçi haline geldik. Madem terörle mücadele edilecek buna, terör örgütlerini halk desteğini kesecek ve bitirecek çalışmalarla başlansın. Pkk için kandil ne ise, Işid içinde herhangi bir tarikat odur. Yani bunların kökünü kurutmadıkça terör bitmez...

Otobüste, metroda, yolda kılığı kıyafeti yüzünden saldırıya uğrayanlar, içki içiyor diye saldırıya uğrayanlar, diyelim ki; vatandaşın tepkisi (ki asla tasvip etmiyorum), peki Milli Eğitim Müdürlükleri ve Diyanet'in Yeni Yıl kutlamalarıyla ilgili açıklamalarını nasıl geçiştireceksiniz. Sadece alkollü içeceklerden alınan fahiş vergiler bile yaşam tarzına devletin bir müdahalesidir. Bu memlekette Ramazanlarda olan bitenlere ise hiç girmeyelim...

21. yüzyıl günümüz yeni Türkiye'sinde, yaşam alanına müdahale, yılbaşı kutlamalarının günah olması, dışarıda kılık-kıyafet kontrolünün yapılması, okullarda kız-erkek öğrencilerinin ayrılması, düşünceleri yüzünden sokakta linç edilme korkusu, Hamile kadının sokakta gezmemesi, kadının kahkaha atmaması, kadının çalışmaması, üniversite öğrencilerinin kızlı-erkekli aynı evde kalmalarının sorgulanması, ki yanlış hatırlamıyorsam bundan bir kaç sene önce Ankara'da aynı evde yaşayan kız ve erkek öğrencilerinin doğal-gazdan ölümlerine bile ne kulplar takıldı, yine aynı şekilde yurt-dışı gezisine çıkacak dönemin başbakanı bile kendisine soru soran kadın gazetecinin kızını ağzına alması gibi çok anlamsız ve gereksiz tartışma ve konuşmalarla her geçen gün daha da geriye gidiyoruz. Bu ülkede bunlar yerine neden Matematik, Fen, İlim, Bilim ve Teknoloji konuşulmaz. Bu kadar mı aydınlık ve modern gelecekten korkulur ve rahatsız olunur...

Bu ülkeyi yönetenler, konuşmaları ve söylemleri ile halen bölücülük yapıyor, toplumu karpuz gibi ortadan ikiye yardılar. Ama vicdanı olan herkes, toplum olarak Gaziantep' ede Kayseri' yede Ankara'yada, Atatürk Havalananına da, Beşiktaş'a ve son olarak Reina katliamına da aynı tepkileri veriyor aynı üzüntüleri yaşıyordur. "Bizim ölümüz, sizin ölünüz" haşa aklımızın ucundan geçmedi, geçemez de ama bu toplumun renklerini, mozaiklerini ve iç içe yaşayan insanlarını, hatta ve hatta ölülerini bile kategorize ediyorsunuz...
Kindar ve dindar neslini, herhalde turşusunu kurmak için ortaya atmadınız değil mi? O bir işe yarayacaktı değil mi? Sizlerde dahil, o kindar ve dindar nesil hayatın her alanında bu milletin erkeğine, kadınına, gencine, yaşlısına eziyet çektiriyor. Bakışlarıyla, sözleriyle, imalarıyla, yeri geldiğinde kaba kuvvetle, yapılan her şeyle, suçluların telaşı misali davranışlarla ve eylemlerle, ülkemiz açık ceza evinden, önce yarı açık ceza evine, şimdide tamamen kapalı ceza evine dönüşmeye doğru gidiyor...

AKP, tarihi bir rekora imza atmak üzere. Türkiye tarihinde en fazla ölümün görüldüğü iktidar dönemini yaşıyoruz. 46 yaşındayım, İş kazaları olsun, Trafik kazaları olsun, bebek-çocuk-kadın ölümleri olsun, patlamalar, silahla ortalığı taramalar, Güvenlik kuvvetlerine karşı katliamlar, yıl sonu eğlencesi yapanların katliamları olsun, hayatım boyunca bu kadar ölüm görmedim ben ülkemde:( AKP bunun tek sorumlusu olsun, veya yarısının sorumlusu olsun, ya da kendi deyimleriyle hiç sorumluluğu olmasın (!) sonuçta bu bir rekordur ve sizin tabirinizle kendi yarattığınız düşmanlara karşı yaptığınız yeni istiklal savaşınızın  kahramanlık madalyasını kesinlikle hak ediyorsunuz. Az kaldı başarmak üzeresiniz, ülke artık sizin yönetiminizde bölünmenin eşiğine geldi...

Yıllardır profesyonelce demagojinin ve mağdur edebiyatının fer-iştahını yapıyorsunuz...
Ülkenin bu hale gelmesinin ve tüm bu gelişmelerin zeminini hazırlayan herhalde muhalefet değil...
Düşünün bir kere 15 yıla yakın bir zamandır tek başınıza iktidardasınız, yapılan iyi şeylerde (ki bana göre o da çok az) ben yaptım diye böbürleneceksiniz, ama her kötü olayda muhalefeti ve sizden yana olmayanları suçlayacaksınız.

Bizler, Suriye'de öldürülen çocukla, Mısırda öldürülen çocuğu, Diyarbakır'da öldürülen çocukla, Taksim'de öldürülen çocuğu bile ayırt etmezken, insana insan gözüyle bakarken, sizin nefret saçan dilinizle insanlar birbirlerini sizden-bizden diye etiketlemeye ve zarar vermeye başladılar. Reina katliamından sonraki ilk açıklamalarınız bile tamamen sizden-bizden söylemlerinizle yapıldı. Ölenlerden kimliği açıklananların 15' i yabancı uyruklu, 5' i Türk diye açıklamalarla yapıldı. Yazık gerçekten çok yazık. Dini, uyruğu, milleti, kökeni ne olursa olsun onların hepsi insan, hepsi de bizim ülkemizde yaşamlarını kaybettiler. Bundan daha fazla, yaşam tarzına müdahale var mıdır?

15 Temmuz gecesi darbeye nasıl karşı isek, o tehlikeli kafalara ve söylemlere de o derecede karşıyız. Seçilerek geldiniz, her yeri ele geçirdiniz, hiçbir sorumluluk almadınız, bir kere olsun bizler yönetemiyoruz, yapamıyoruz diyerek o onurlu duruşu sergilemediniz...

Asrın liderinin yönettiği yeni Türkiye'de, neredeyse haftada bire inen ve sıradanlaşan katliamlar yaşıyoruz. Bırakın kim ne demişi, halkın öfkesini başkalarına kanalize etmeyi de; bu saldırıların bu kadar kolay yapılabilir olmasını sağlayan ortamı yaratan iç ve dış politika yanlışlarından, saldırıları önlemekte aciz kalan istihbarat, emniyet ve siyasi kişilerden ve bu kadar patlamaya, silahlı saldırıya rağmen, sorumlulukların yerine getirilmemesinden ve olayların önlenememesinden ve olayların derinlemesine araştırılıp üstüne üstüne gidilmemesinden bahsedin. Lütfen devletin asli görevinin toplumun refah, huzur ve güvenliği sağlamak olduğunu unutmadan şuna buna laf atmadan sadece bize karşı görevinizi yapın ve sorumluluklarınızı yerine getirin yeter. İnanın sizlerden başka bir beklentimiz ve başka bir isteğimiz yok...

Geçmişte Esed diyerek sınırlarımız kevgire döndürülmeseydi, olaylar bu hale gelmezdi, çözüm sürecinde yapılan yanlışlar, gerekli operasyonlar durdurulmasaydı, terör örgütleri bu kadar güçlenemezdi ve ayrıca Fetöye her istediğini vermeseydiniz, ne toplum, ne asker, ne polis bu kadar acze düşmezdi ve bu kadar kan akmazdı.15 yıldır ülkeyi siz yönetiyorsunuz, sorumlu üst akıl, dış mihrak, içteki destekçiler ve lobiler diyerek sorumluluğu üstünüzden atamazsınız. 300 bine yakın polis, 120 bin jandarma, mit ve TSK artık tamamen avucunuzun içinde ve emrinizde. Göreviniz halkın huzur ve güvenliğini sağlamak. 2 gün önceki bakanlar kurulu açıklamasına göre, ülkenin beka mücadelesi veriyor hale geldiği söyleniyorsa, bunun müsebbibi 15 yıldır ülkeyi yöneten aynı zihniyete sahip insanların oluşturduğu partiden çıkan hükumetler değilse kimdir?

Bölünmelerden beslenen emperyalizmin değirmenine su taşımayalım artık. Terör örgütlerine karşı yeniden yapacağımız güvenli ülkemizin inşasına bir tuğla da hep beraber biz koyalım. İçerideki yobaz ve hainlerin de aklına bir karpuz kabuğu daha düşürmeden, modern eğitimden şaşmayalım. Hak ve özgürlüklerimizi çoğaltalım. Tekrar birlik ve beraberlik içinde bir toplum olalım. Sen-ben kavgasını bir kenara bırakalım...

Yeni ve tertemiz bir sayfa açalım...
Ve artık sadece BİZ diye hep birlikte haykıralım...
Google+'da Paylaş

Yazar Unknown

Yazar Atatürk ilke ve İnkılaplarına bağlı Cumhuriyetçi, Sosyalist, laik, yenilikçi, modern, ülkesine ve bayrağına gönülden ve yürekten sahip çıkan biridir.
    Blogger Yorumları

0 yorum:

Yorum Gönder