Sesimi duyan var mı?
-Siyasal İslamcıların zeminleri kaypaktır. Bu zeminlere, yatay olarak kolaylıkla geçiş yapabilirler. Her tür hadisi ve ayeti istedikleri anlamda karşısındakilere açıklayabilirler. Sahtekar süslümanlar kendi çıkar ve menfaatleri için her kötülüğü yapabilirler. Dün meselemiz Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy davaları iken, önceleri Muhterem hocaefendileri olan ama sonradan terör örgütü ilan ettikleri Fetö oldu, bugünkü meselemizse daha beteri olan cihat adına sivilleri hedef alan Işid-El Nusra ve askeri-polisi hedef alan Pkk-Ypg-Ydp gibi her geçen gün sayıları ve isimleri artan terör örgütleri oldu. Bu terör örgütleri ve eylemleri medyada bile artık yerleşik hale gelmişse ve kendilerinden başkasına yaşama hakkı tanımıyorlarsa, Devlet de vatandaşın güvenliğini sağlayamıyorsa, o zaman insanların nefsi müdafaa ve müdafaa-i hukuk hakkını kendinde görmesi doğal hale gelmiş oluyor. Zaten en büyük sorunlardan biri de bu. İnsanlar, kışkırtmalarla cezayı kendisi vermeye kalkıyor. Toplumun büyük bir bölümü silahlanıyor. Tehlike artık adım adım değil, karadan koşarak, havadan uçarak ve denizden yüzerek geliyor...
Örnek, 15 Temmuz gecesi, çoğu darbeden habersiz askerlerin linç edilmeye kalkılması...
Örnek, cuma hutbelerinde yılbaşı kutlamasının ve kutlayanların hedef gösterilmesi ve sonuçta olanlar...
Örnek, yazdıkları tasvip edilmese de bir modacının attığı tweet sonrası uçaktan iner inmez linç edilmeye çalışılması...
Örnek, ne olduğunu bilmediğimiz kişilere kapıların ve sınırların açılmasıyla ülkemizin göçmenlerle doldurulması ve göçmen cehennemine dönmesi...
Devlet desteği ve kredilerle ucuza kapatılan yandaş gazetelerden biri hükumetin ve karanlık zihniyete sahip olanların borazanlığını yaparak, toplumun bir kesimini, toplumun diğer kesimine hedef gösteriyor. İki de bir yem atıp nabız yokluyorlar, istedikleri karışıklık çıkarmak ve insanları çatışma ortamına sürüklemek. İmam kafanın kendi de, medyası da ahlaksızlıkta bir numaradır. İftira, kumpas, yaftalama şampiyonlarıdır. Adaletli bağımsız bir yargı, ahlaklı ve cesur hakim ve savcılar bunları bir gün bile açık bırakmazdı. Ama ülkedeki tüm değerler yerle bir edilince, hukuk işlemez olur. Yakın coğrafyamızda örnekleri olan ve yıllardır süregelen, insanların yaşadıkları bu kadar ayan beyan ortada iken, bu tür söylemlerin ve olayların kime ne faydası olabilir...
Biraz akıl!
Biraz vicdan!
Biraz el insaf!
Toplumu böylesine önemli konularda kışkırtmaya kimsenin ne hakkı ne de haddi vardır. Bir suç varsa, karşılığında devletin yasaları vardır. Cezası bellidir. Özellikle de çok hassas bir konu olan din konusunda çok daha dikkatli olmak gerekir. Öyle olur olmaz açıklamalarda bulunmadan önce toplumun tüm kesimlerinin düşünülmesi ve dikkate alınması gerekiyor. Tek taraflı bir yobaz ve karanlık bir düşünceye sahip olarak hareket edilmemeli...
Dün olduğu gibi bugünde söylüyoruz, yanlış ve tehlikeli yöneticilerin ve onun uşaklarının yalanlarına, hep yaptıkları U-dönüşlerine kanmayın. Bu tür zihniyete sahip karanlık efendilerinin amacı, laik-cumhuriyeti yıkıp, vatandaştan kendine kul yaratmak, Emperyalizm ve Kapitalist sermayenin uşaklığını yapıp halkı, doğayı ve vatanı sömürmektir. Bu amaçlarından hiç sapmamışlardır, belki zaman zaman geri adım atmak zorunda kaldılar ama asla bu amaçlarını değiştirmediler...
Bir yandan gerici amaçlarını uygularken, sonradan yarattıkları ortamda gerçekleşen katliamlarda olayları gerçekleştirenleri değil, halkı savunma görevini yerine getirmeyenleri değil, halkı kin ve nefrete tahrik edenleri değil, Anayasanın değiştirilemez ikinci maddesi olan laikliği savunanları ve gerçek vatanseverleri tutukluyorlar...
Kindar ve dindar nesil yaratan iktidarın, zaman zaman ortaya attığı milli birlik gibi safsataları, keşke gerçek düşünceleri ve birleştirici olabilseler ama hiç mi hiç inandırıcı değiller. Bugün vatanı, yaşamı, Cumhuriyeti, insanlığı savunmak demek, bu karanlık yöneticilerin, doğruları ve ülkesinin geldiği durumu görmesi ve ona göre gerçek adımlar atması gerekir. Vatanı, Cumhuriyeti, Yaşamı, İnsanlığı kurtarmanın yolu, bu kirli ve kanlı düşüncelere sahip olanları devlet yönetiminden uzaklaştırmak gerekir...
Kör at ile kazığın hikayesini bilir misiniz? Bir kement takarsın kör atın boynuna, kementi de kazığa bağlarsın. İşte kör atın tüm dünyası (özgürlüğü) o kementin uzunluğu kadardır. Sabah-akşam döner durur kör at güneşin, yağmurun, karın, kazığın etrafında. Gayri ihtiyari düşünceye dalarsınız gördüğünüzde. Serbest bırakamazsınız. Çünkü ölür. Buraya kadar sorun yok. Vazifeye kadar çek-yat, vaziyete göre kör-at olabiliyor bunlar. Üstelik, kazığa da bağlayabiliyorlar kendi kendilerini. Tüm sorun, kementin mesafesi ne kadardı kestiremiyorlar. Yarın yine kestiremeyecekler. Çünkü sıraladıkları o terör örgütleri bile düşünür, ama bunlar düşün-e-mezler...
Potin seslerini duyduk!
Takunya seslerini duyduk!
Şimdi duyduğumuz en tehlikeli ses, tekbir sesi...
Sen-ben sessiz kalırsak, bu ses desibelleri artarak üstümüze üstümüze gelmeye devam edecektir!
Artık bu tehlikeli sesi kısmak ve bu korsan yazılımın ortadan kaldırılmasını sağlayarak ve resetleyerek, tüm virüsleri ait oldukları çöp kutusuna atmamız gerekiyor...
Fabrika ayarlarına dönme vaktimiz geldi de geçiyor!
0 yorum:
Yorum Gönder