Cengiz Han ve Moğol İstilasının etkileri!


M.S. 1195 de başlayan Cengiz Han ve Moğol İmparatorluğunun yükselişi beraberinde birçok kanlı savaşları (kıyımları) ve istilaları da getirmiştir...

Moğol istilası dünya tarihinin gördüğü en büyük yağma, katil ve tahrip hareketlerinden birisidir. İstila neticesinde Çin, Orta Asya, Yakındoğu ve Doğu Avrupa’nın etnik, demografik ve kültürel yapısı yeniden şekillenmiştir. Moğol istilası esnasında bilhassa Mâverâünnehir, İran, Irak ve Anadolu şehirleri büyük zarar görmüştür. İslâm medeniyetinin gelişmesinde önemli rol oynayan Merv, Nîşâbûr, Gürgenç ve Rey gibi pek çok büyük şehir adeta haritadan silinmiştir. Birbirinden bağımsız kaynakların rivayetlerine göre, milyonlarca insan Moğollar tarafından katledilmiştir. Sadece Merv ve çevresinde katledilen insanların sayısı bir rivayete göre 700.000, diğer bir rivayete göre ise 1.300.000 kişi olarak kaydedilmiştir. Yine, Nîşâbûr ve çevresinde katledilenlerin sayısı 1.747.000, Herât’ta katledilenlerin sayısı 1.600.000, Bağdad’ın ele geçirilmesi esnasında katledilenlerin sayısı ise 800.000 kişi olarak verilmiştir...

XIV. yüzyılda yaşayan ve kendisi de bir İlhanlı bürokratı olan Hamdullâh
Mustevfî-yi Kazvînî bu tahribatı şu çarpıcı cümlelerle tasvir etmektedir: “Dünya eğer bin yıl hiç zarar görmeden kalsa, yine de Moğol istilasının zararlarını telafi etmek ve vaziyeti eski haline getirmek mümkün olmayacaktır” (Hamdullâh Mustevfî-yi Kazvînî, 1915, s. 27)... 

Hadiselere çağdaş olan İslam dünyasının en büyük tarihçilerinden İbnu’l-Esîr, el-Kâmil fî’t-târîh isimli eserinde Moğol istilasıyla ilgili şunları yazmaktadır: “Tatarlar’ın, diğer adıyla Moğollar’ın İslam diyarına girişleri hadisesini kaleme almaktan yıllarca çekinip durdum. Bu olayları kaydetmeyi hiç de istemiyordum. Bazen bunu yazmanın gereğine inanıyor, bir adım ileri atarken iki adım geri atıp vazgeçiyordum. İslam’ın ve Müslümanların ölüm haberini ve başlarına gelen büyük felaketi yazmak kimin kolayına gidebilir? Kim bu büyük felaketin yazılmasını ve anlatılmasını kolay görebilir? Keşke annem beni doğurmasaydı, keşke bu büyük felaketten evvel ölüp gitseydim! Adım ve sanım unutulsaydı da bu olayla karşılaşmasaydım, böyle bir olayı yaşamasaydım! Yakın dostlarımdan bazıları sürekli olarak Moğollar’ın İslam diyarını istilasını yazmam hususunda bana ısrar edip duruyor ve beni teşvik ediyorlar, ben ise bu büyük felaketi kaleme almaktan sürekli çekinip duruyordum; fakat sonunda böyle mühim bir tarihî olayı yazmamanın da bir fayda sağlamayacağını kabul ettim. Bu büyük ve dehşet verici olay, muazzam musibet, gün ve gecelerimizi kararttı, hayatımızı perişan etti, bölgede yaşayan bütün insanları ve özellikle Müslümanları kökünden kazıdı. Şayet birisi çıkar da ‘Cenab-ı Allah’ın Hz. Âdem’i yarattığı günden bugüne kadar bu büyük felaketin benzeri görülmüş ve yaşanmış değildir’ derse mutlaka doğru söylemiş olacaktır. Moğol istilası felaketini yazan tarihler bu olayı bütün dehşetiyle ne kadar anlatıp dursalar, yine de kıyısından kenarından geçmemişlerdir diyebilirim… 

Cenab-ı Allah’tan temennimiz, bu dünya ayakta durduğu müddetçe kıyamet kopuncaya kadar, belki Ye’cûc ve Me’cûc olayı hariç, inşallah bir daha böyle büyük bir musibet ve dehşet verici bir felaketin insanların başına gelmemesidir. Dünyanın sonlarına doğru zuhur edecek olan Deccâl, kendisine tabi olan insanlara dokunmayacak, fakat kendisine muhalefet edenleri ise yok edecektir. Ama Moğollar yeryüzünde hiç kimseyi sağ bırakmadılar. Kadınları, erkekleri, küçük yaştaki çocukları toptan katliama uğrattılar; hatta hamile kadınların karınlarını deşerek taşıdıkları ceninleri bile öldürdüler” (İbnu’l-Esîr, XII, 1991, s. 316-317)... 

Bu cümleler Moğol istilasının boyutlarını ve bu istilanın insanların psikolojisinde yarattığı derin etkiyi göstermesi açısından önemlidir...

Moğol istilası Yakındoğu coğrafyasının etnik ve demografik yapısını alt üst etmiştir. İstila ile birlikte Yakındoğu coğrafyasına yeni göçebeler girmiştir. Göç ve katliamlar sebebiyle etnik yapı yerlilerin aleyhine değişmiştir. Göçebe kültür etkinliğini artırırken, şehir hayatı ve kültürü gerilemiştir. Tarımda kullanılan su sedleri ve sulama kanalları tahrip edilmiş, üretim faaliyetleri azalmış, ticaret sekteye uğramış, dolayısıyla da Yakındoğu coğrafyasında büyük bir ekonomik çöküş yaşanmıştır. Şehir ve kasabalarda yaşayan ve eski kültür ve geleneklerin temsilcileri konumunda olan pek çok köklü aile, vatanlarının Moğollar tarafından tahrip edilmesi üzerine, farklı coğrafyalara göç etmek zorunda kalmıştır. 
Göç etme fırsatı bulamayan pek çok âlim, şair ve edip ise Moğol istilası esnasında hayatını kaybetmiştir. İstilaya uğrayan yerlerdeki medreseler, kütüphaneler, vakıf eserleri ve ilim merkezleri tahrip edilmiştir. Moğol istilası, katliamlardan kurtulan insanların psikolojisinde derin izler bırakmıştır. İstilanın yarattığı karanlık tablo, toplumda dünyevî hayattan kaçış ve kendine güvensizlik şeklinde tezahür etmiştir. Bu önemli gelişme İslam dünyasında ilmî faaliyetlerin sekteye uğraması, aklî ilimlerin gerilemesi ve dinî-tasavvufî hareketlerin güçlenerek gelişmesi için uygun bir zemin oluşturmuştur. Bütün bu gelişmeler İslâm medeniyetinin “altın çağ”ının sonunu hazırlamıştır...

Moğol istilası, tıpkı Orta Asya ve İran coğrafyası gibi Anadolu’nun etnik yapısının yeniden şekillenmesinde de önemli rol oynamıştır. Türkmen boylarının Anadolu’ya göçü Moğol istilasından sonra oldukça hızlanmıştır. Moğollar karşısında tutunamayan pek çok Türk boyu, İran yaylası üzerinden Anadolu’ya göç etmiştir. Anadolu’ya giren bu kalabalık kitleler uçlara doğru çekilerek Anadolu’nun Türkleşmesinde ve Türkmen beyliklerinin kurulmasında önemli rol oynamışlardır. Kalabalık Türkmen kitlelerinin yanı sıra, memleketlerinin Moğollar tarafından yakılıp yıkıldığını gören pek çok İranlı da Anadolu’ya sığınarak Selçuklu Devleti’nin hizmetine girmiştir. Bu gelişmeler bir yandan Anadolu’da şehir hayatını İran kültür muhitinin tesirine sokarken, diğer yandan uçlarda Türkmenler’in etkinliklerini artırmalarına sebep olmuştur. Türkmen boylarının yavaş yavaş uç bölgelerinde toplanması, sonraki dönemlerde aralarında Osmanlı Beyliği’nin de bulunduğu uç beyliklerinin ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır
Google+'da Paylaş

Yazar Unknown

Yazar Atatürk ilke ve İnkılaplarına bağlı Cumhuriyetçi, Sosyalist, laik, yenilikçi, modern, ülkesine ve bayrağına gönülden ve yürekten sahip çıkan biridir.
    Blogger Yorumları

0 yorum:

Yorum Gönder