Roma İmparatorluğu-7


Roma İmparatorluğu genel olarak M.S. 3. yüzyılla birlikte gerileme ve zayıflama sürecine başlamıştı. İmparatorluğun içine düştüğü ekonomik kriz, alınan önlemlere rağmen bir türlü giderilemiyordu. Tabi bunda İmparatorluktaki taht kavgalarının ve kötü yönetiminde rolü büyüktü. Ekonomik krizin en önemli göstergelerinden biri, İmparator Diocletianus' un (M.S. 284-305) "Narh Kararnamesi'dir." Eldeki sikkenin alım gücünün azalması, develüasyonu getiriyor ve enflasyonu önlenemez noktaya getiriyordu. İmparatorluk sınırlarının çok geniş bir alana yayılmış olması, eyaletlerin idaresini zorlaştırıyor, neredeyse idare edilemez bir hal söz konusu oluyordu. İmparatorların seçiminde tek yetkili organın senato olması gerekirken, dış müdahalelerin olması ve artması, imparatorların meşruluğuna gölge düşürüyordu. M.S. 476' da idari açıdan Batı ve Doğu Roma diye ikiye ayrılan imparatorluğun neredeyse son iki yüzyılı ekonomik ve taht krizinin çözümü arayışıyla geçmiştir...

Bilindiği üzere, Roma İmparatorluğunda iktidardaki hanedan üyelerinin taht adaylığı normal bir uygulamaydı ve imparator seçiminde Senato'nun (Senatus) kararı gerekliydi. Ancak M.S. 3. yüzyılın ikinci çeyreğinden itibaren taht ve iktidar kavgaları artmış, imparatorlar daha ziyade askerler tarafından belirlenmeye başlanmıştır. Böylece aynı anda hem Senato tarafından hem de imparator söz konusu olmuştur. Bu durum imparatorluk genelinde kaosa, anarşiye ve doğal olarak da çatışma ve iç savaşlara neden olmuştur. Bu nedenle, kabaca M.S. 3. yüzyıl ve 4.yüzyılın başları "Askeri anarşi Dönemi" veya "Asker İmparatorlar Dönemi" olarak adlandırılır. Dönemin, adı en çok duyulan imparatorları Maximinus Thrax (M.S. 235-238), III. Gordianus (M.S. 238-244), I. Philippus (M.S. 244-249), Traianus Decius (M.S. 249-251, Valerianus (M.S. 253-260), Gallienus (M.S. 253-268) ve II. Claudius Gothicus (M.S. 268-270) idi...

Önceki yıllarda imparatorluk topraklarına kuzeyden ve doğudan yapılan dış saldırılar, içteki ayaklanmalar ve aynı anda birden fazla imparatorun egemen olmaya çalışmaları büyük sıkıntılara neden olmuş ve imparatorluğun geniş sınırlarının tek bir hükümdar tarafından kontrol altında tutulamayacağı/yönetilemeyeceği gerçeğini de göstermişti. Bu yüzden Diocletianus "Principatus" denen ve imparatorun tüm yetkilerle "birinci yurttaş" statüsüyle sahip olduğu önceki yönetim biçimini terk ederek, "Dominatus" denen ve imparatorun mutlak hükümdarlığını tartışmasız kabul eden yeni bir yönetim biçimini benimsedi. Bu yeni yönetim biçimi "Monarşik" yapıya daha yakın bir rejimi ifade etmekteydi. Kısa bir süre sonra da Diocletianus ve Maximianus tarafından "Tetrarkhia" (Tetrarşi) denilen dörtlü bir yönetim oluşturuldu...

Roma İmparatorluğunun coğrafi büyüklüğü, tek kişi tarafından yönetilemeyeceğini gösteriyordu. Bu konu aslında daha önce de üzerinde durulan bir konuydu. Caracalla ve kardeşi Geta, Diocletianus ve Maximianus örneklerinde olduğu gibi. Ancak, resmen ikiye ayrılma Theodosius Hanedanı' nın kurucusu I. Theodosius zamanında gerçekleşti. (M.S. 395) Theodosius, Batı' nın idaresini küçük oğlu Honorius' a, Doğu' nun idaresini büyük oğlu Arcadius' a verdi. Constantinus' un en büyük icraatlarından biri imparatorluğun başkentini Roma' dan Byzantion'a taşıması ve kentin adını-kendi adına izafen Constantiopolis' e çevirmesidir. (M.S. 11 Mayıs 330) Doğu Roma İmparatorluğunun başkenti Bundan böyle imparatorluğun batı ve doğusu bir daha birleştirilmedi. İmparatorluğun batı yarısı ise German baskısı sonucu M.S. 476' da ortadan kalktı. İmparatorluğun ikiye ayrılma süreci, imparatorluğun gerileme ve zayıflama süreciyle paralel giden bir süreçtir. Bu sürecin en önemli nedeni, kuşkusuz devasa sınırlara sahip bir imparatorluğun, tek kişi tarafından yönetilmesinin artık mümkün olmamasıdır. Sonuçta, imparatorluk toprakları batı ve doğu olmak üzere iki kişi arasında paylaştırılmıştır. Ancak, dikkat edilmesi gereken nokta, imparatorluğun fiziki olarak bölünmediğidir; coğrafi bölünme sadece idare açısından gerçekleştirilmiştir; M.S. 395 yılı ilk bölünmenin olarak tarihte yer almıştır. İmparator Constantinus' un en büyük icraatlarından biri imparatorluğun başkentini Roma' dan Byzantion'a (İstanbul) taşıması ve kentin adını-kendi adına izafen Constantiopolis' e (İstanbul) çevirmesidir. (M.S. 11 Mayıs 330) Batı ve Doğu Doğu Roma İmparatorluğunun adı Fatih Sultan Mehmed Han'ın İstanbul'u fethine kadar (1453) daha sonraki tarihlerde Bizans İmparatorluğu olarak anılacaktır...


Google+'da Paylaş

Yazar Unknown

Yazar Atatürk ilke ve İnkılaplarına bağlı Cumhuriyetçi, Sosyalist, laik, yenilikçi, modern, ülkesine ve bayrağına gönülden ve yürekten sahip çıkan biridir.
    Blogger Yorumları

0 yorum:

Yorum Gönder