Piranalar!


Piranalar, Güney Amerika'daki akarsularda yaşayan, küçük ama yırtıcılığıyla dikkat çeken bir düzineyi aşkın balık türü Pirana adıyla bilinir. Piranalar etçil ve otçul olarak iki sınıfa ayrılır. Bu balıklar tatlı su balıklarıdır, tuzlu su da (deniz gibi) yaşayamazlar. Bu balıklar tetralar gibi, saldırgan olmayan çok renkli birçok akvaryum balığının akrabasıdır. Piranalar çok geniş bir alanı kaplayan Amazon havzasındaki akarsularda ve Orinoko gibi yakınındaki ırmaklarda yaşarlar. İçlerinden 4-5 tür özellikle tehlikelidir. Ancak pacular (otçul piranalar) saldırgan değildir...

Piranaların en belirgin özelliği iri ve sivri dişleridir. Güçlü kaslara bağlı alt ve üst çenesinde sıralanmış olan ustura gibi dişler ağız kapandığında birbirlerine sıkıca kenetlenir. Böylece pirana kendinden çok daha iri olan avından büyük parçalar koparabilir...

En büyük pirana türü Brezilya'nın doğusunda yaşayan ve uzunluğu 60 santimetreyi bulabilen kara piranadır... (Pygocentrus piraya)

Piranaların son derece yırtıcı olduğu eskiden beri söylenip yazılmıştır. Gerçekten binlerce balıktan oluşmuş büyük sürüler halinde yaşayan piranaların suya giren ya da düşen sığır ve kapibara gibi iri hayvanlara saldırdığı bilinmektedir. Ancak çoğu pirana türü diğer balıklar ve suya düşen meyve, tohum gibi bitkisel maddelerle beslenir. Piranalar ailelerine çok bağlıdır ama kan kokusuna dayanamaz. Örneğin pirananın annesi yaralanmışsa ve pirana kan kokusunu duyarsa hemen annesini yer. Yani huy ve fiziki yapıdan (diş ve kaslar) binevî köpek balıklarına benzerler. Kimi bölgelerde insanlar piranaların bol bulunduğu suların yakınlarına bile girmek istemezken, kimi bölgelerde piranalarla ilgili hiçbir saldırı olayına rastlanmamıştır. Bu balıkların özellikleri çok açken, üreme zamanında ya da büyük sürüler halinde dolaşırken büyük hayvanlara saldırdıkları sanılmaktadır. Dişi piranalar yumurtalarını su bitkilerine yapıştırır, erkekleri de bunları yavrular gelişip çıkıncaya kadar korurlar...

Pirana anatomisi

Sırt yüzgeci: Sırt yüzgeci balığın dik durmasını sağlar. Bir nevi omurga görevi yapar...
Yağ yüzgeci: Bu yüzgecin ne işe yaradığı bilinmez. Karasin grubu tüm balıklarda vardır. Etli bir yapıya sahiptir...
Kuyruk yüzgeci: Balığın su içinde ilerlemesini sağlar. Sağa ve sola hareket ettirerek balık suyu yarar ve ilerler. Ayrıca dümen görevi yapar ve balık kuyruğu sayesinde yönlenir...
Anal yüzgeç: Sırt yüzgeci ile birlikte omurga görevini üstlenir balığın dengede ve dik durmasını sağlar. Ayrıca kimi balıklarda üremeye yardımcı olur. (Lepisteste olduğu gibi)
Karın ve göğüs yüzgeci: Balıkta kol bacak yerine geçerler. Bu yüzgeçler sayesinde manevra yaparlar. İleri geri yaptıkları hareketler ile balık ani fren yapabilir ya da yavaşlayabilir. Kumu karıştırmak ya da yumurtalarına oksijeni bol su yönlendirmek için göğüs yüzgeçlerini kullanırlar...

Piranalarda beslenme

Pygocentrus türleri doğada avlanarak beslenen canlılardır. Akvaryumda da bu güdü ile beslenirler. Yem attığınızda bazen korkak davranışlar sergilerler. Aslında bu korkak davranışlar avını yanıltmak ve onu kaçmasını engellemek içindir. Geri çekilip bir iki kere yaklaşıp kaçarlar ve daha sonra aralarından bir balık ilk ısırığı alır. Balığın kaçışı kalmamıştır ve saliseler içinde diğerleri de saldırır. Sürü oluşturacak kadar minimum sayıda balık beslemiyorsanız. Balık bu güdüleri kaybedecek ve parçalama işini bırakacaktır. Böyle bir durumda ufak parçalar halinde yem vererek balığı beslemek gerekir. En az 5-6 balık ile oluşturulacak küçük sürü balıkların birbirinden kuvvet almasını sağlar ve kendilerinden 3-4 kat büyük bir canlıya bile saldırabilirler. Piranaların saldıramayacağı avın boyu sürüdeki balık sayısına bağlıdır. Onlar saldırırken tek vücut olurlar ve hepsinin oluşturduğu kütleden daha büyük bir canlıya saldıramazlar. Genelde leş vb. şeylerle beslenirler. Fakat sürekli olarak bu tür yiyecekler bulamayıp açık sularda gördükleri hareketli canlılara da saldırırlar...


Serrasalmuslar türleri ise asalak balıklardır. Genelde pygocentruslardan fırsat bulamazlar. O yüzden genel beslenme şekilleri başka balıklar üzerindendir. Kendi boylarında ya da daha büyük balıkların yanlarında dolaşıp acıktıkça balıktan parçalar kopartırlar. Balık bir hafta veya daha kısa zamanda iyileşecektir. Ancak bu arada yeni bir yarası daha olacaktır. Balık kaçana kadar peşinde dolaşıp durur ya da artık balığın kaçacak hali kalmaz yaralarından dolayı hastalanmıştır ve ölecektir ki o ölmeden onu parçalayıp yer. Aslında işlerini garantiye alıp hiç aç kalmayan balıklardır. Pygocentruslar uzun zaman aç kalıp daha sonra haddinden fazla beslenirler. Serrasalmuslarda bu yoktur. Bir pygocentus'a nazaran daha büyük cüssesi vardır fakat buna rağmen daha da küçük mideleri vardır. Az yiyerek karınlarını doyurabilirler ve kuraklık zamanında daha fazla hayatta kalma şansları vardır...
Google+'da Paylaş

Yazar Unknown

Yazar Atatürk ilke ve İnkılaplarına bağlı Cumhuriyetçi, Sosyalist, laik, yenilikçi, modern, ülkesine ve bayrağına gönülden ve yürekten sahip çıkan biridir.
    Blogger Yorumları

0 yorum:

Yorum Gönder