İnsan olmak!


İnsan olmak hislerle, duygularla, düşüncelerle bir arada olmak demek. Sadece bakan değil görmeye çalışan, gördüğünü "değiştirmeye", görmek istemediği şeyleri "yok etmeye", görmek isteyeceği şeyleri "yaratmaya" programlanmış bir robot gibidir...

Nefret, sevgi, korku duyguları olan 3' ü 1 arada bir canlıdır türüdür insan. İsterse ölümsüz olabilecek bir varlıktır. Düşüncelerle, yazdıklarıyla, keşfettikleriyle tarih boyu var olabilecek; asla ölmeyecek bir varlıktır...

Bu kadar eşsiz ve güçlü olan bir varlık gitgide kendi içinde kendi ırkını tüketiyor. İnsan olmaktan her gün bir adım daha uzaklaşıyoruz. Ölen insanlara üzülmüyoruz, umursamıyoruz bile artık, neredeyse atılan bombalara sevinecek alkışlayacak duruma geliyoruz, ama bir yandan insanlar ölmesin diye kansere çözüm ararken, diğer yandan hastaneleri yıkıyoruz. Kendimiz için yaşıyor, başkaları için bir hiçlik yaratıyoruz. İz bırakmaktan daha çok, yaşarken kaybolmaya mahkum oluyoruz. Kısaca insanlığı sömürüyoruz. Güzellikler yaratabilecek güce sahipken bir hiç olmayı seçiyoruz...

Yaşamak için yaşıyoruz, ama sadece "yaşamak" için değil!

Nereden geldiğimizi, nasıl var olduğumuz sorguluyoruz. Dünya içinde koloniler halinde kendi kurallarımızla yönettiğimiz küçük dünyalar yaratıyoruz. Başlı başına bir gezegen oluyoruz. Tabi bu gezegenlere ait uydularımız oluyor. Sonra gittikçe kaybolmaya başlıyoruz bu düzenin içinde. Kendi yarattığımız dünyamızda kendimizi bulmaya çalışıyoruz. Yarattığımız maddelerin kölesi olmaya başlıyoruz. Paraya, lükse, makama, mevkiye, bağımlı oluyoruz. Çatışmalar yaşıyoruz...

Bir bedenin var. hayat boyu sahip olacağın tek beden bu; beğensen de beğenmesen de...
Hayat bir okul. Sen bu okulun kayıtlı öğrencisisin; derslerini öğrensen de öğrenmesen de...
Başarısızlık yok, sadece dersler var. Gelişim bir deneme, yanılma ve öğrenme sürecidir...
Yanılmalar, deneyim ve öğrenme sürecinin bir parçasıdır; hoşlansan da hoşlanmasan da...
dersleri öğrenene kadar tekrar edeceksin; değişik şekillerde, değişik görünümlerde...
Nihayet öğrendiğinde yeni bir ders çıkacak karşına...
Bir ders daha, bir ders daha; çalışsan da çalışmasan da...
Öğrenecek dersler bitmiyor. Hayatın hiç bir anı dersten muaf değil. Yaşadığın sürece okuldasın...
Yaşıyorsan hala öğreneceğin dersler var; istesen de istemesen de...

Geleceğini şimdiki düşüncelerinle inşa ediyorsun. Düşüncelerinde ve bakış açında hiç bir değişiklik yoksa, yarının da bugünün tekrarı olacaktır. Ancak düşüncelerini değiştirerek, geleceğine yön verebilirsin...

Şimdikinden daha iyi bir gelecek tesadüfen uğramayacak kapına. Gelecek nihayet şimdi olduğunda, bir başka gelecek umudu, sana yine daha iyi görünecektir. Sen şimdi ve burada öğrenene kadar...

Başka insanlar senin sadece aynan. Aynada kendini görüp yansımalarının başkaları olduğunu sanıyorsun. Bir başkasını sevemezsin ya da nefret edemezsin, kendinde sevdiğin ya da nefret ettiğin yönler olmadıkça...

En büyük iki dersin adı: Hayat ve Sevgi...
Bu dersleri öğrendiğinde İNSAN oluyorsun...
Yaşadığın her an, sana bu derslerin armağanını sunuyor; görsen de görmesen de...

Hayatını nasıl yaşadığın sana bağlı. İhtiyacın olan her türlü kaynağa ve araca sahipsin. 
En harika aracın beynin. 
Pusulan kalbin...
Makinen bedenin...

Onları nasıl kullanacağın sana bağlı; kullanmayı seçsen de seçmesen de...

SEÇİM SENİN!
Google+'da Paylaş

Yazar Unknown

Yazar Atatürk ilke ve İnkılaplarına bağlı Cumhuriyetçi, Sosyalist, laik, yenilikçi, modern, ülkesine ve bayrağına gönülden ve yürekten sahip çıkan biridir.
    Blogger Yorumları

0 yorum:

Yorum Gönder