Bu hikayeyi duyanlarınız ve bilenleriniz mutlaka vardır...
Hikayemizin adı: "Çınar ile sarmaşık" hikayesidir...
Her hikayede olduğu gibi, bu hikayeden de çıkarılacak dersler vardır...
Bu nedenle hikayeyi sizlerle paylaşmak ihtiyacı duydum...
Bilirsiniz; Çınar ağacının Türk toplumu için apayrı bir değeri vardır...
Çınar, sembolik, ihtişamlı ve uzun ömürlü bir ağaçtır...
Bu haliyle geçmişi geleceğe bağlayan bir köprü gibidir...
Buram buram tarih kokar...
İnsanlara sabırla yaşamayı öğretir...
Beraber yaşamanın ve birbirimize yararlı olmanın şevkini verir...
Çınar kökleriyle, geçmişin derinliklerine inerek oradan aldığı güçle ve dallarıyla geleceği kucaklar...
Tarih boyunca Türk devletleri hep ulu bir çınar görünümünde, ihtişamlı ve uzun ömürlü bir devlet olmuştur.
Rivayete göre;
Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Gazi rüyasında kocaman bir çınar ağacı görür...
Altında ırmakların aktığı ve her yerin yemyeşil olduğu bir yer görür...
Bu rüya aslında "Osmanlı İmparatorluğunun doğuşunun" müjdecisidir...
İşte bu rüyadan sonra çınar, Osmanlının sembollerinden birisi olur...
Osmanlı fethettiği her yeri çınar ağaçlarıyla donatmıştır...
Ülkemizde doksan yedi yıl önce kurulan Cumhuriyet Halk Partisininde kullandığı sembollerden biri de çınardır...
Bu sembol tesadüfen seçilmiş değildir...
Gücün, birlikteliğin ve yaşlısıyla, genciyle, kadınıyla, çocuğuyla her kesimden insanın bir arada olabileceği ve gölgesinden faydalanılabileceği sağlam köküyle birbirine bağlı büyük bir aile olduğumuz vurgusu yapılmıştır...
Neyse biz gelelim anlatacağımız hikayeye;
Bir çınar ağacının yanı başında bir sarmaşık filizi boy vermeye başlamış...
Bahar günleri ilerledikçe, sarmaşık çınar ağacına sarılarak yükselmeye başlamış...
Yağmurun ve güneşin etkisiyle büyümüş ve çınarın boyuna ulaşmış...
Sarmaşık hızlı büyüyüp boy atmanın gururuyla ve küçümseyen bir eda ile çınara sormuş;
"sen kaç ayda büyüyüp bu hale geldin" diye?
Çınar cevap vermiş:
20 yılda...
Yirmi yıl da mı? Diyerek, sarmaşık alaycı bir tavırla gülmüş ve yapraklarını böbürlene böbürlene sallamış...
Daha sonrada "Ben iki ayda senin boyuna geldim, bak." Diyerek alaycı tavrını sürdürmüş...
"Doğru" demiş, çınar.
Sen iki ayda benim boyuma geldin...!
Günler günleri kovalamış.
İlkbahar ve yaz bitmiş.
Sonbahar yani "hazan mevsimi" gelmiş.
Sonbaharın ilk rüzgarlarıyla sarmaşık önce üşümeye sonra yapraklarını dökmeye, soğuk arttıkça da dalları aşağı doğru düşmeye başlamış.
Sarmaşık endişe için de çınara sormuş:" Neler oluyor bana?"
"Ölüyorsun ve yok oluyorsun diye cevap vermiş çınar.
Sarmaşık niçin? diye sormuş panik içinde çınara Çınar cevap vermiş:
"Benim yirmi yılda geldiğim yere sen iki ayda gelmeye çalıştığın için..."
Bu hikaye zihinlerimizde mutlaka bazı çağrışımlar yapacaktır...
Elbette; Hazan mevsimi geldiğinde sarmaşıklar ! Kuruyup yok olacaklardır...
Ancak 'çınar' her zamanki dik duruşu ve ihtişamı ile varlığını sonsuza kadar sürdürecektir...
"Hormonlu" büyüyüp kasım kasım kasılanlardan tutunuz da, arkasına aldığı gücü kendi gücü sanıp sağa sola hırlayanlara ve arkadaşlarını iki günde unutup satanlara kadar, kişiliği, karakteri oturmamışlar, ilkeli bir duruşu olmayanlar ve kıçı başı her tarafa oynayanlar, dün başka bugün başka konuşanlar, mağdur edebiyatıyla ülke, vatan elden gidiyor bahanesiyle asıl ayrımcılığı yaparak dün farklı ekiple olup, ama bugün ülkemiz için insiyatif aldık hikayesiyle kişisel hırslarıyla dün kaka dediği kişiler ve ekiple hareket ederek bir yerlere gelmeye çalışanlar ve bir kurt gibi gövdesini çürüttüğünüz ve dallarına zarar verdiğiniz çınar ağacının gölgesinden çıkın ve sarmaşık gibi sırnaşmayın artık...
Türkiye de Partimiz içinde yabancı otlar ve sarmaşıklar ne kadar çok olursa olsun, çınar ağacı misali, hedeflerinden ve ilkelerinden şaşmadan emin ve sağlam adımlarla büyüyerek daha köklü, daha güçlü bir şekilde zararlı haşerelere rağmen yoluna devam edecektir...
0 yorum:
Yorum Gönder