Biz ne yapıyoruz?
-Sitelerinizde, sitelerimizde ya da sosyal medyadan üç satır yazı paylaşınca tepki vermiş oluyoruz değil mi? Burası Tayyibistan olunca da "çok rahatsızız", terör olayları artınca da "kınıyoruz", şehitlerimiz olunca da "şehitler ölmez, vatan bölünmez", yargı yok edilince de "adalet hepimize lazım olacak", kadınlarımıza şiddet ve küçücük çocuklarımıza cinsel istismar edilince de "lanetliyoruz, Allahınızdan bulun" diyerek bir yazı daha paylaşırız ve yüzlerce beğeni yaparız, işte bu kadar! Çok daha rahatsız olduğumuzda ve hazımsızlık çektiğimizde bir soda içeriz, gazımızı çıkartana kadar sonrasında rahatlarız herşey geçer ve unuturuz. Hani şair diyor ya "neler yapmadık ki bu vatan için, kimimiz nutuk attık, kimimiz öldük" iki cümleyle bulunduğumuz ruh halimizin kısa bir özeti. Son yıllarda kitlesel olarak hangi ortak eylemlerde bulunduk? Ya da etkimiz ne kadar? Eğer sadece çıkıp iki basın açıklaması yapmakla, bildirilerle ve bir yerlere üç satır yazmakla iş olsaydı Twitter-Instagram ve Facebook sayfalarımızın bu hükümeti devirmesi gerekirdi ama maalesef olmuyor işte. Allah'ın huzurunda canları ve kanlarıyla bu Cumhuriyet'i kuran atalarımızın karşısına çıkarıldığımızda "size emanet ettiğimiz Cumhuriyet'i korumak için ne yaptınız?" dediklerinde "yazı paylaştık, beğeni yaptık, yorum yaptık, hayatı gerçekte değil sanal yaşadık" diyeceğiz. Böyle laf olsun torba dolsun misali ile sanal tepkilerimizle ne kadar gurur duysak azdır, helal olsun bizlere!!! Birileri HEDEF 2023 gerçeklerine adım adım yaklaşırken, bizler hala uyuşmuş sosyal medya beyinciklerimizle sanal bir yarışmaya katılmış gibi mücadele etmeye çalışıyoruz. Böyle yaparak sosyal medyanın gücünü yanlış bir şekilde kullanmış oluyoruz...
Hadi bireysel olarak bizlerin yapacağı bir çok şey belki kısıtlı olabilir. Ama muhalefet partilerini bu konuda anlamak gerçekten çok zor. Özellikle de Genel merkez-il-ilçe örgütlerine bakın. Tabanının istek ve görüşlerine önem verecekleri ve seslerini duyacakları yerde, sesimizi duymamazlıktan gelerek, hatta çoğu yerde seslerimizi susturmaya çalışıyorlar, sanki kendilerinden de yüksekte olan gizli yerlerden emir ve talimatlar almışçasına bu kadar acz içerisinde cılız, pasif ve silik bir siyaset yapmalarını inanın anlamakta zorlanıyorum. Hadi bunları da geçtim, sadece kendilerine ait sosyal medya hesaplarında paylaşımlarda bulunarak o kadar aktif olduklarını ispatlamaya çalışıyorlar ki, hatta neredeyse paylaştığımız fotoğrafları beğenmiyorsunuz diyerek bizlere suç atacak durumda oluyorlar. Kimin ne kadar çok arkadaşı var, kim kaç beğeni almış, kaç paylaşımda bulunmuş, tüm kriterlerimiz bunlarla ölçülüyor. İşte bunu hiç anlayamıyorum. Örgütlerine, tabanlarına ve topluma yön verecekleri, dinamik kazandıracakları ve destek olacakları yerde, herşeyi kabullenmiş bir şekilde davranarak bizlere umut olacaklarını sanıyorlar demek ki!!! Bir iki cilalı sözle bizleri uyutmaya çalışıyorlar. Sonra da kalkıyoruz; rakiplerimize ve ortak düşmanlarımıza kızıyoruz. Önce herkes kendi evinin önünü temizleyecek. Sonra komşusuna bakacak...
Bu iktidar tarafından yıllardır askerler, aydınlar ve gazeteciler haksız yere zindanlara atılırken, insanlar öldürülürken, eğitim ve halk hızla gericileştirilirken, hukuk, bilim ve sanat ayaklar altına alınırken bildiri yazıp kınamak, lanetlemekle ve Allah' ınızdan bulun demekle olmuyor. Bunlar olurken tüm akademisyenler birleşip ortak tavır alsaydı parlamenter sistem ve anayasanın dışına çıkılamazdı. Bunlar olurken Generaller birleşip içeride tutuklu olanların arkasında sonuna kadar dursalardı, ne olursa olsun canı pahasına (aynı Ömer Halisdemir gibi) kozmik odaya girilmesine izin verilmeseydi, ülke ve ordu fetöye teslim edilmeyip, bunların tasfiyesi için gerekli tüm adımlar atılsaydı, fetönün ortağı olduğu besbelli bu iktidara güvenilmeseydi, 15 temmuzu yaşamazdık. Ülkeye sahip çıkılmadığını gördükçe % 50 oy aldım deyip ülkeyi babalarının çiftliği haline getirdiler. Onlar demokrasi ve laikliği yeniden tanımlarken, bizler oturduğumuz yerden sadece bildiri yayınlayarak, sosyal medyada etkinlikler düzenleyerek, yine sosyal medyalarda mitingler yaparak, bir tıkla beğenerek ya da yorumlarda bulunarak günü idare etmeye çalışıyoruz. O kadar hiper aktifiz ki. Bu yüzden ne yol haritamız, ne planımız, ne de bir stratejimiz var. Sadece günlük tartışma ve iç çekişmelerle uğraşıp duruyoruz...
İslamın güzel ahlak kısmından zerre nasibini almamış, İslamı sadece şekil dini olarak kullanarak halkın dini duygularını istismar eden, ülkeyi sivil darbe ile esir alan, ortaçağa ait karanlık Arapsever zihniyetten ve içimizdeki hainlerden kurtulmadıkça, aydınlığa çıkma imkanımız yoktur. Cumhuriyeti koruma noktasında herkese görev düşüyor. Koltuklarını koruma pahasına ülkenin önünü tıkayan iktidar ve muhalefet liderleri kadar onları destekleyen ve bu gidişe dur demeyen tüm milletvekilleri, partililer ve hepimiz işlenen bu tarihi suçlara ortağız. Neyi bekliyoruz ki? Başkanlık sistemi gelirse tek partili sisteme geçileceği gün gibi ortadadır. Hadi ülkeyi geçtik ki asla vazgeçilmezimizdir, ama hiç olmazsa o çok sevdiğiniz koltuklarınız için bir silkinin ayağa kalkın, partinizin ilkelerine, kimliğine ve değerlerine sahip çıkın. Bu kadar mı şuursuz ve basiretsizsiniz?
"Gayri anayasal ve gayri hukuki" ülkeyi mafyavari bir şekilde idare eden Akp ve zihniyetinden kurtulma ümidi var mı diye bıkmadan sormaya ve kendimce bu zihniyete karşı mücadeleme devam edeceğim. Birlik ve beraberlik içerisinde ortak muhalif bir hareket ve oluşum zamanı gelmedi mi?
Cumhuriyete, Atatürk’e, Laikliğe ve Demokrasiye inanan milyonlarca insanı Ergenekon, Balyoz kumpasları ve son olarak 15 Temmuz fetö darbesiyle pasifize ve yok etmeye ant içmiş aşırı radikal sözde İslamcı Tayyip Erdoğan’ ın en büyük baş destekçileri bugün bulundukları makam ve mevkilerde susma hakkını kullananlar, bana birşey olmasın diyenler, küçük hesaplar peşinde koşanlar, kafalarını devekuşu misali kuma gömenler, kılını kıpırdatmayanlar, kişiliklerini, karakterlerini ve ruhlarını satanlardır. Günü geldiğinde tarih bu kişileri ve olayları en ince ayrıntısıyla ve doğrularıyla yazacaktır...
Kemalist bir Kuva-i Milliye ruhu ve gücü; 1400 yıldır içinde bulunduğu her toplumu inim inim inleten ve sonunda yok olmalarına sebep olan radikal İslam’ı ve onun baş destekçilerini, geçmiş zamanlarda olduğu ve yaşandığı gibi bir kez daha süpürüp atacak ve tarihe gömecektir...
Bunun için yeter ki;
Birlik olalım...
Beraber olalım...
Biz olalım...
Cesur olalım...
Sen-ben demeden, birbirimizle uğraşmadan ve sadece düşmanlarımıza odaklanarak, ortak bir kardeşlik ruhu ve gücü ile mücadelemizi alanlarda ve meydanlarda sürdürmeliyiz...
0 yorum:
Yorum Gönder