Mağdur Edebiyatı!


İnsanları anlamak veya çözmek sanıldığı kadar kolay ve basit değildir. İlişkiler o kadar karmaşık ve karışıktır ki, tıpkı bir labirent gibidir. Yolumuzu bulmaya çalışırken kendimizi kaybetme ihtimalimiz vardır. Kendimizi bulmaya çalışırken dostlarımızı kaybedebiliriz. İşte İnsanlıkta böyle bir durum gibidir. İnsanın kendisini ve karşısındakini tanıması ve anlaması çok uzun ve asla tamamlanmayacak bir süreçtir. Buna karşın birçok kişi kendisini, diğer insanları çözdüğünü ve çok iyi tanıdığını düşünür ve söyler. Bu iddia, bana göre insanın bir nevi kendisinden kaçıştır. Bizlere asla bir getirisi yoktur...

Ben düşüncede ve teorikte her türlü darbeye karşı olan bir insanım. Bu ister askeri, isterse de sivil darbe olsun. Sonuçta darbelerin ne insanlara, ne de ülkelere faydası olmadığı gibi, ortalama olarak 20-25 yıl geriye götürür. Ülkemizde 15 Temmuz olaylarının neden-sonuç ilişkilerini inceleyecek olursak; siz bunun adına ister gerçek bir darbe girişimi ya da düzmece bir tiyatro oyunu deyin (daha önce yazdığım DARBE Mİ? TİYATRO MU? başlıklı yazımı tekrar okumanızı tavsiye ederim.) ne derseniz deyin, bu olayın ne olduğundan çok sonuçlarına bakmak ve bu konuda kafa yormak gerekir...

İktidar ve gayrı resmi gizli ortağı tarafından daha önce türlü kumpas ve operasyonlarla özgürlükleri ve demokratik tüm hakları ellerinden alınan, mağdur edilen ve hatta bunun bedelini canlarıyla ödeyen bir çok suçsuz ve günahsız insanımıza, demokratik olmayan yöntemlerle yapılan faşizan uygulamaların bir başka versiyonu sözde darbe girişiminden sonra cilalanarak "DEMOKRASİ BAYRAMI" adı altında gösterime sunulmuştur...

Bir taraftan Anayasaya aykırı ve hukuk dışı bir şekilde insan hakları ihlalleri yaparak, diğer taraftan bugüne kadar gizli ortağı ile "NE İSTEDİNİZ DE VERMEDİK" deyip işbirliği ve pazarlık sonucu bilerek yaptıkları hatalarını aldatıldık, kandırıldık sözleriyle yılana sarılır gibi sözde ve samimiyetsizce kendileri açısından bir değer ifade etmeyen, her fırsatta saldırdıkları, yıkmaya çalıştıkları  "ATATÜRK" ve  yine her zaman amaç olarak değil, araç olarak gördükleri  "DEMOKRASİYE" yalandan sahip çıkarak günah çıkartmaya çalışması tezat bir durumun oluşmasının ispatıdır...

Demokrasi nöbetleri adı altında meydanlarda bu olayları bahane ederek "İDAM CEZASINI" getireceğiz deyip, mantığımıza sığmayan ve asla anlayamayacağımız bir durumu istemeleri, tuttukları nöbetin adına yakışmayacak bir olayı anlayamayacak kapasitede boş beyinlerle bir arada yaşamanın aczi içerisindeyiz. Kendisinden olmayanlara, gözdağı vererek ve yeri geldiğinde şiddet kullanarak (daha 2 gün önce bir kişinin eline Türk bayrağını zorla vermeye çalışarak dövmeleri, darbe yaptıklarından habersiz köprüye götürülen askerlere yapılan linç girişimi gibi) bir de bunu bayrammış gibi kutlamak zihniyetlerinin ne kadar tehlikeli ve değişmediklerini göstermektedir...

Hemen hemen her yazımda ne Gülen'in AKP' den, ne de AKP' nin Gülen' den hiçbir farkları olmadığını yazıyorum. Dinci referanslı tarikat ve cemaatlerin ülkemize hiçbir faydası olamaz. Hurafelerle ülkemizin karanlığa ve bataklığa sokulacağı belli, yakın coğrafyamızda yaşanan ve türlü örnekleriyle bunları her aklı başında olan kişi görebiliyor ve bizlerinde bunları canlı canlı yaşamasına adım adım hızla ilerliyoruz maalesef. Kendi çıkarlarını, ülkenin ve  toplumun çıkarlarının önüne koyan bir zihniyet olan ve tüm bunlar yapılırken, her seferinde geleneksel mağdur edebiyatına sığınan, kendi çıkarlarını toplumun çıkarları gibi gösteren, kendilerini demokrasinin ve milli iradenin teminatı olarak gören, biri iyi polisi, diğeri kötü polisi oynayarak kendi içlerinde bu şekilde bir kontrol mekanizması kuran aynı grubun birer dişlileri olduklarını göstermektedir...

Yeni Türkiye'de, 1980 askeri darbesiyle alt yapısı hazırlanan ve son 14 yıldır hızla üst yapısı kurulan her kalesi zaptedilen, muhalefeti olmayan, tek parti, tek adam ve diktatör bir başkanlık yönetimiyle, kendisine karşı olan herkesi ve her şeyi, tasfiye etmek için baskılarını bundan sonra daha da arttırarak devam edeceklerinden hiç şüphem yoktur. OHAL' e geçerek bu durum fiili olarak gerçekleşmeye başladı bile...

Bizler de her zaman olduğu gibi yine sanatın, ilimin, toplumsal çıkarların, insan haklarının, eşitliğin, kardeşliğin, barışın ve özgürlüğün yolunda ilerici, modern bir şekilde, bilimin ışığında aklımızı kullanarak, yasalara bağlı kalarak, vatanımıza ve bayrağımıza sahip çıkarak bu aydınlık yolda ilerleyerek "İNSAN" olmaya devam edeceğiz...

Nietzshe' nin dediği gibi;

"SENİ ÖLDÜRMEYEN ŞEY, SENİ GÜÇLÜ KILAR"





Google+'da Paylaş

Yazar Unknown

Yazar Atatürk ilke ve İnkılaplarına bağlı Cumhuriyetçi, Sosyalist, laik, yenilikçi, modern, ülkesine ve bayrağına gönülden ve yürekten sahip çıkan biridir.
    Blogger Yorumları

0 yorum:

Yorum Gönder