Çanakkale



Şimdi bir an gözlerinizi kapatıp "kurtuluş"a giden o zorlu, kanlı ve ölüme giden yolu hatırlayın...
İnsanlar perişan ve yokluk içinde...
Vatanın her yeri işgal edilmiş...
Saraylarda saltanatını sürdürmeye çalışan aciz bir yönetim...
Vatan yerine kendini düşünen bir hanedan...
İşgal kuvvetlerinin ağzı kelepçeli, beyni prangalı her denileni emir olarak algılayan bir İstanbul hükümeti...
İşgal altındaki vatan toprağında sözde halifeliği ve hilafeti kullanarak kendi insanlarının ve vatanının peşkeş çeken, göz yuman ve teslim eden bir zihniyet vardı...
İnsanlar o kadar aç ve susuz, o kadar umutsuz, o kadar karamsar ki, ne yapacaklarını bilmez bir halde çaresizce biat ediyorlar...
Yine o dönemin ağaları, zenginleri, dincileri ve yobazları cahil insanların beyinlerini saçma hurafelerle ve hikayelerle doldurarak karartıyorlardı...
İnsanları iyice düşünememezlik çıkmazına sürüklemişlerdi...
Herkes kaderine ve fıtratına razı olmuştu...

İşte böyle bir anda bu durumu kabullenmeyen, bu yerlerin kendi toprakları olduğunun bilincinde olan bir avuç kalmış kahraman gizliden gizliye bazı toplantılar ve görüşmeler yaparak, vatanlarını ve insanlarını nasıl kurtaracağının planlarını yapıyorlardı...
Böyle bir ortamda savaş kaçınılmazdı...
Ama elde doğru dürüst ne bir ordu, ne bir silah ve teçhizat, ne de bu süreci sevk ve idare edebilecek yetenekte padişah ve yönetimi vardı...
Tüm bu olumsuzluklara ve zorluklara rağmen kanlı bir savaş artık iyice yaklaşmıştı...
Her eli silah tutan çocuklar ve erkekler cepheye gönderiliyordu...
Özellikle Türk kadınları o kadar büyük ve zor kararlar aldı ki...
Öpüp koklamaya kıyamadıkları çocuklarını, kınalı kuzularını vatan için gözlerini kırpmadan ama içleri kan ağlayarak savaşa yani "ÖLÜME" göndermekte tereddüt etmediler...

Şimdi düşünün; onların yerinde sizler olsanız ne yapardınız?
Bu nasıl bir duygudur...
Bu nasıl bir analıktır...
Bu nasıl bir vatan sevgisidir...
Bu nasıl büyük bir İnsanlıktır...

İşte öyle bir zamanda ortaya çıkan böylesi zor kararlarla ve uzun süren bir savaş tüm şiddetiyle sürerken, bu savaşan çocuklarımıza ve insanlarımıza üzülen ama sahip çıkan cesaret veren bir lider ve silah arkadaşları ortaya çıktı...
Verdiği kritik ve doğru kararlarla bir tarihin seyrini değiştirdi...
Kaybedilen ve işgal edilmiş vatan topraklarına, bir yenisinin eklenmesine yani kaybedilebilecek bir savaşa izin vermedi...
Askeri dehası ve bilgisiyle her mevziyi, her noktayı kontrol altında tutan, iletişimde olup anlık bilgiler alan ve yaptığı olağan üstü manevralarla umutsuz ve karamsar olan bir orduya ve millete manevi moral ve motivasyonla bir güç verdi...

O tarihin altın sayfalarında yerini alan bir lider...
O bir milleti uyandıran bir dev...
O bizlere yoktan var edilen bir vatan bırakan komutan...
O Türkiye Cumhuriyetini kuran büyük bir İnsan...
O tüm dünyanın saygı duyduğu bir adam...

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK...

Bugün bu kadar zor ve dünyanın en kanlı savaşlarından biri olan,

ÇANAKKALE SAVAŞININ 101. YILI...

Herkesin gidip görmesi gereken bir yerdir ÇANAKKALE...
Orada bir tarih yatıyor...
Orada kahramanların yazdığı bir destan var...
Orada ayrımcılık ve ötekileştirilme den Anadolu'nun her yerinde etnik kimliği ve mezhebi sorgulanmayan büyük bir İNSANLIK yatıyor...

Öncelikle bu kanlı savaşın kazanılmasında büyük özveri ve fedakarlık yapan analarımızın ve Türk kadınlarımızın o mübarek ellerinden öpüyor ve Mustafa Kemal ATATÜRK ve silah arkadaşlarını saygı ve rahmetle anıyorum...

RUHLARINIZ ŞAD OLSUN...

18/03/2016 Cuma
Nihat Zeynel BÜYÜK








Google+'da Paylaş

Yazar Unknown

Yazar Atatürk ilke ve İnkılaplarına bağlı Cumhuriyetçi, Sosyalist, laik, yenilikçi, modern, ülkesine ve bayrağına gönülden ve yürekten sahip çıkan biridir.
    Blogger Yorumları

0 yorum:

Yorum Gönder