Suçlu kim?


Siz ne kadar kandırılır-sanız kandırılın, siz ne kadar aldatılır-sanız aldatılın ve siz ne kadar saf olursanız olun, bu tür söylemlerin ciddi bir devlet adamlığı ve ülke yönetiminde karşılığının olmaması gerekiyor. Sorunun kaynağına inmediğiniz sürece, olaylara yüzeysel bakarsınız. Buz dağının görünen kısmıyla uğraşırsınız. Ya da görünmesini, bilinmesini istedikleri sorunlarla uğraşarak hedef saptırıyorlar. Bu hedef saptırmalara dikkat edin tamamen bilinçlidir. Siyasette ve devlet adamlığında bu kadar kolay kandırılan ve aldatılan kişilerin ticari hayatlarına bakın o kadar dehalar ki, asla kaybetmiyorlar!!!

Problem, ne olduğu anlaşılmadan, asla çözülemez. 15 Temmuz sonrası İktidarın icraatlarına bakıyorum, problemi anlamamış! 15 Temmuz öncesi de ülkenin sorunlarına ve problemlerine hep duyarsız kaldılar. Görmek istedikleri kısmıyla uğraştılar. Şu anda yaptıkları tek şey bu. İnsanları kandırmayı ve aldatmayı bir şekilde başarıyorlar. Bu İktidar bu problemi çözemez ve daha da katmerleştirerek içinden çıkılamaz bir hale getirir. İktidarın problemi anlamamasının nedeni; “Siyasal İslamcı” ideolojisi, “Yeni Osmanlıcı” hayali ve "mezhepsel" bakış açısıdır. Bu temel yönleriyle, darbe girişimini yapanlardan hiç farkları yoktur. Hala darbe girişiminin siyasal kanadına karşı bir şey yapılmıyor ve yapılmak istenmiyor. Bunun en önemli nedeni ise, siyasi kanadın AKP içinde olmasıdır. Bu yapılmadan FETÖ ile mücadele, yalandır...

KHK' ların, “FETÖ ile mücadele edilsin” diye çıkarılmış olmasına rağmen bazı ellerde nasıl fırsatçılığa, haksızlığa, adaletsizliğe, işgüzarlığa ve istismara açık olduğunu ve maruz kaldığını görebiliyoruz...

Akp gerçekten de Türkiye' nin gelmiş geçmiş en bilgisiz hükumetidir. Hiç bir şey bilmiyorlar. Ellerini attıkları her şey adeta kuruyor. Muhalefette aynı durumda. Bu bilgisizlik ülkenin başına büyük dertler açtı ve katlanarak açmaya da devam ediyor. Sayın Erol Mütercimler' in geçen bir programda vurguladığı gibi inşallah bu ülkeyi kaybetmek zorunda kalmayız...



Darbe fırsatçılığı ile Ohal burjuvaziye dokunmuyor hatta rekabet avantajı bile kazandırıyor,
tüm emekçi, aydın ve muhalif kesimler üzerinde nabız tutarak toplumsal öğütme, sindirme, kırım mühendisliği yapılıyor. Darbe fırsatçılığı ile burjuvazinin baskı ve gericilik manivelasıyla yükseltilmesi daha sert bir kırılmaya zemin hazırlamaktadır...
Kazanan tarafın hep iktidarın olduğu bir ülkede, kaybedenlerin ise hep masum insanların olduğu belirsiz ve kıyımcı bir yönetim şekli ile barışın ve huzurun gelmesi imkansızdır. Ortamların zaman geçtikçe hep gerilimli olması, büyük bir enerji birikimine sebep olmaktadır. Öyle zaman geliyor ki, bu gerilimler büyük boşalmalar yaratarak ülkedeki çatışmaları arttırıyor. Gelinen bu tür ortamlar, iktidarı 14 yıldır bir şekilde tek başına ülke yönetiminde tek söz sahibi yapmaktadır. Burada bana göre en büyük sorun, muhalefetin güven ve umut veren bir görüntü çizememesidir. Muhalefetin insanları kırılgan yapan, küstüren bir duruma itmesidir. Muhalefet, ülkeyi yönetenlerin, kamuoyunda sık sık oluşturdukları algı tuzaklarına düşerek, onların akıntısına kendileri kapıldığı gibi, bizleri de bu akıntıda savunmasız, yalnız ve çaresiz bırakıyorlar...
Suçlu kim mi?
HEPİMİZ!!!



Google+'da Paylaş

Yazar Unknown

Yazar Atatürk ilke ve İnkılaplarına bağlı Cumhuriyetçi, Sosyalist, laik, yenilikçi, modern, ülkesine ve bayrağına gönülden ve yürekten sahip çıkan biridir.
    Blogger Yorumları

0 yorum:

Yorum Gönder